Salih (Öykü)

Onu bir akşamüstü, okuldan sonra mahallenin boş arkasında yaptığımız çift kale maçtan dönerken ara sokaklardan birinin kenarında bulduk. Yerde tek başına, sanki en ağır darbeyi hayattan almış gibi, yardım istemeye bile mecali kalmamış gibi yatıyordu. Aldık, çevirdik. Osman,

“Bu bir yarasa!” diye heyecanla bağırdı.

“Eee, ne olmuş! Ne var ki bu kadar heyecanlanacak.”

“Ne bileyim daha önce hiç yarasa görmedim de.”

Eve götürdük. Bir süre onunla ne yapabileceğimizi düşündük, hayvan tedavi etmeyi bilmiyorduk, hele yarasa tedavi etmek, üç liseli çocuk olarak şimdiye kadar kazanma şansını bulamadığımız bir tecrübeydi, tek tesellimiz onu vefat etmeden bulmuş olmamızdı. Bir veteriner müdahalesi için hâlâ vakit vardı, elbette onu bir veterinere götürecektik, veteriner onu herhalde iki güne eski hale getirirdi, sonra kim bilir ne kadar para isterdi ama bunu düşünecek halde değildik, yeni dostumuzun sağlığı ve mutluluğu bizim için şimdiden en önemli şeylerden biri olmuştu. Sabah kadar yarasayı bir şekilde idare etmek zorundaydık. Onu varlığına en fazla heyecanlanan Osman’ın evinde beslemeye karar verdik.

Devamını oykuseckisi.com’da okumak için